Gastronomi turizmi ve deniz yemekleri…

Hakan Atis

Değerli okurlar, bu yazım 19.11.2019 tarihli ancak konunun güncel gelişmelerini önümüzdeki günlerde sizlerle yeniden paylaşacağım için bilgilerinize saygı ve sağlık dileklerimle tekrar sunuyorum.

Sıkça duyduğumuz bir sözdür, Türkiye’nin üç tarafı denizlerle çevrilidir. Coğrafi açıdan doğru, peki hakkını verebiliyor muyuz ? Bu sorunun yanıtı ne yazık ki ‘evet’ değil. Kıyılarımızda özellikle amatör denizcilerimizin bağlama yeri sorunu devam ediyor. Mavi kart adeta denize çıkmayı önleyen bir engel gibi. Barınakların birçoğu fiziksel açıdan iç açıcı değil. Örneğin Eski Foça’daki barınakta tekne bağlamak bir yana tuvalete bile giremezsiniz. Zira leş gibi. Oysa denizcilik bir kültürdür. İskandinav ülkelerinde, İngiltere’de, Fransa’da, Hollanda’da, Almanya’da ve daha birçok Avrupa ülkesinde, hatta Avusturalya, Yeni Zelanda, Amerika Birleşik Devletleri gibi uzak memleketlerde denizcilik adeta hayat biçimidir. İster mega yatınız olsun isterse dört metrelik sandalınız. Fark etmez. Bu ülkelerde denizler korunur, maviliklerin kadim kültürünün temelini oluşturan dayanışma, yardımlaşma duyguları adeta kuşaktan kuşağa aktarılır. Türkiye’nin bu konuda aşması gereken ciddi sorunlar var. Bunların en önemlisi de bakış açısı değişikliğidir. Denizcilik kültürü ezbere değil uygulamaya dayalı yöntemlerle anaokullarından itibaren eğitim programlarının ayrılmaz parçası olmalıdır. Bu zincir üniversitelere kadar devam etmelidir. Bu konu ayrı bir fasıl. Fazla uzatmadan denizcilik kültürünün doğal bir parçası sayılan gastronomiye geçmek istiyorum. Zira denizciler istisnaları hariç olmak üzere lezzetli sofralar kurmasıyla da tanınır. Örneğin Marmaris’te yaşayan Güneş Karaçetin ve Bodrum’da yaşayan sevgili Meriç Ağabey ( Köyatası ) iki önemli örnek. Denizcilikleri kadar kurdukları lezzetli sofralarla da ünlüler.

TGTD

Parti kısaltması gibi oldu lakin konu siyasetle ilgili olmadığı için rahat olun. Ara başlıkta yer alan dört harfin açılımı şöyle: Türkiye Gastronomi Turizm Derneği. Merkezi İstanbul’da. Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı yapan Gürkan Boztepe, uzun yıllar turizm sektöründe başarılı operasyonlara imza atmış deneyimli bir işadamı. Lezzet sektörüne turizmi ekleyen ve Türkiye’nin dış tanıtımı açısından başarılı çalışmalara imza atan derneğin ‘’Gastro Talks’’ başlıklı etkinliğinde kanaat önderi olan kişiler görüşlerini kamuoyu ile düzenli olarak paylaşıyor. Ayrıca ülkemizde özellikle Osmanlı ve Anadolu mutfağını deneyimlemek isteyen yerli ve yabancı turistler için Kültür Bakanlığı ve Türsab’ın katkılarıyla çeşitli etkinlikler gerçekleştiriliyor. Bu organizasyonlarda elde edilen veriler ilgili bakanlıkla düzenli olarak paylaşılıyor. Türkiye Gastronomi Turizmi Derneği, iki yıldır Orman Bakanlığı ve Kültür Turizm Bakanlığı ile entegre olarak yeni bir proje üzerinde çalışıyor. Gürkan Boztepe’nin verdiği bilgiye göre son aşamaya yaklaşıyorlar. Hedefleri ülkemizin ilk Gastronomi Köyü’nün İstanbul Sarıyer’de hayata geçirilmesi. Bu projede dünya mutfaklarına ve kültürlerine de yer verilecek. İlk etapta Hint-Nepal, Özbekistan, İtalya, Fransa, Avusturya, Belçika, ABD, Rusya gibi ülkelerin lezzetlerine dönük örnekler sunulacak. TGTD Yönetim Kurulu Başkanı Gürkan Boztepe, İstanbul’a farklı renkler katacaklarını belirtiyor. Gastronomi Köyü’nde Anadolu’nun yedi bölgesinin mutfak kültürü de tanıtılacak.

Deniz yemekleri

Gelelim konunun denizcilikle ilgili kısmına. İtalya, Yunanistan, İspanya, Portekiz ve Fransa, mutfaklarında deniz ürünlerini öne çıkaran ve bu sayede turizm potansiyellerini canlı tutan ülkeler. İskandinav ülkelerini de unutmamak gerekir. Norveç, İsveç, Danimarka ve Finlandiya sofralarında balık ve diğer deniz ürünlerinin yeri her zaman baş tacıdır. Geçen yıl davetli olarak bulunduğum İsveç’te bu konuyu birçok yerde gözledim. Peki ülkemizde durum nedir ? Hakkını teslim etmek gerekir ki Karadeniz’de yenilen hamsinin lezzeti başkadır. Peki, boğazın efsanelerinden lüfere ne demeli ? Bu listeyi uzatmak mümkün. Zira Hopa’dan İskenderun’a kadar deniz mutfağının birbirinden lezzetli yemekleri ve mezeleriyle ünlü bir ülkeyiz. İtalya Bari’de üstelikte tavsiye üzerine deneyimlediğim deniz lezzetlerini vasat buldum. Elbette çizmenin çok başarılı restoranları da var. Genelleme yapmıyorum. Geçtiğimiz günlerde Türkiye Gastronomi Turizm Derneği Başkanı Gürkan Boztepe ile sektöre yönelik sohbet ederken çalışmalarıyla ilgili bilgi edinme imkanım oldu. Kısacası bu konuyu yazmam farz oldu. Dilerim ülkemizin deniz ürünlerinden oluşan birbirinden lezzetli yemekleri ve mezeleri bir envanterde toplanır. Bu konuyu ele alan çeşitli kitaplar ve faaliyetler var. Lakin, ülke genelinde yinelenmesi çok yararlı olur. İstanbul’da Ermeni ve Rum meyhaneciler neredeyse tükendiğinden onların yaşattıkları birçok lezzet ne yazık ki tarihe karıştı. Oysa Anadolu mutfağı sadece Osmanlı lezzetlerinden oluşmuyor. Balkan, Kafkas, Arap mutfakları da gastronomi kültürümüze lezzet katan unsurlardan. Sözün özü, gastronomi turizmi ülkemizin tanıtımına her anlamda pozitif katkı sağlayacak bir alan.

Teşekkür

Öncelikle yazım için fotoğraf desteği sağlayan değerli meslektaşım Cihan Durak’a teşekkürlerimi sunuyorum. Geldik sona…Yemek deyip geçilmemesi gerekiyor. Bambaşka bir dünya. Bu alanda taş üstüne taş koyanların çabalarını alkışlıyorum. Konuyu önemseyen ve devlet desteğini aktive eden Kültür Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’u ve kadrosunu tebrik ediyorum. Gelecek yazıya kadar tüm denizcilerin pruvası neta, rüzgar kolayına olsun.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

Bir WordPress.com Sitesidir.

Yukarı ↑

%d blogcu bunu beğendi: