Maviliklerin cesur kadınları…

https://www.milliyet.com.tr/yazarlar/hakan-atis/maviliklerin-cesur-kadinlari-6448031

Hakan Atis

(07.03.2021)

Denizler insana huzur verir, sakinleştirir, neşelendirir. Ancak bir de madalyonun öbürü yüzü var. Fırtınaların yarattığı riskli ortamlarla baş etmek sadece cesaret işi değildir. Aynı zamanda teknik beceri, fiziksel ve psikolojik dayanıklılık gerektirir. Belki de bu nedenle Cahit Sıtkı Tarancı’nın ‘’Yetmez mi diyor deniz, karadan çektiğiniz ?’’ dizelerinden esinlenircesine kadın kaptan sayımız yıldan yıla artıyor. Ancak bunu profesyonel meslek olarak seçen kadın denizcilerimizin ciddi sorunlarla karşı karşıya kaldıkları da bilinen bir gerçek. Öte yandan hobi olarak başlayıp daha sonra yaşam biçimi haline getirenlerin işleri de sanıldığı kadar kolay değil. Onlar da birçok güçlüğün üstesinden geliyor. Bunun somut örneğini oluşturan, azim ve kararlılıklarıyla  okyanusları dümen suyunda bırakan kadın denizcimizin mavi dünyalarına konuk olacaksınız bugün. 

Oda’ya…

O’nun teşviki ile Kısmet kızağa kondu,

O’nun destek ve gayretiyle seyahatimiz selamete erişti…

Amatör denizcilik tarihimizin sembolü Sadun Boro, bizleri mavi düşler atlasının sayfalarında diyar diyar dolaştıran baş ucu eseri Pupa Yelken’e böyle başlar. Bir başka deyişle 1965 yılında birlikte dünya turuna çıktığı eşine vefa ve teşekkürünü ifade eder. O günden bugüne nice notlar yazıldı sayfalara. Oda Boro’nun açtığı yıldızlı yoldan nice kadın denizcimiz geçti. Bugün onlardan söz edeceğim.

Eralp Akkoyunlu’nun değiştirdiği hayat

Maviliklerin cesur kadınları

Tekirdağ’da beş ,altı yaşlarında maviliklerle tanışan Yeşim Tokol, birlikte balığa çıktığı  dedesini örnek alan, aradan geçen yıllarda denizcilik dergileri ve teknik yayınları okuyup teorik bilgilerini geliştiren usta bir denizci. Güzel Sanatlar mezunu ve ressam. İlk yelken deneyimini 1999 yazında Göcek’te yaşayan Tokol’un anılar galerisinde saygı ve rahmetle andığım Eralp Akkoyunlu’nun özel bir yeri var. Onun 1987 yılında New York’ta başlayan, 6 yıl ve 25.210 mil süren dünya seyahatinin tanığı olan teknesi Yosun, daha sonraki yıllarda Yeşim ve Tonguç Tokol’un hayallerini gerçekleştirmesine yardımcı oldu. 2003 yılında Yosun’u Fransız Polinezyası’nda devralan çiftin seyahati 15 bin milden fazla sürdü. Pasifik ve Hint Okyanusları ile Arap Denizi, Kızıldeniz ve Akdeniz’i birlikte aştılar. Yeşim Tokol’a göre denizde kadın olmanın en büyük avantajı erkeklere nazaran detaylar konusunda daha iyi olmak. Buna karşın kadın denizcilerin ülkemizde halen belirli zorluklarla karşı karşıya bulunduğuna da dikkat çeken Yeşim Tokol, bunların başında erkek hegemonyasının geldiğine dikkat çekiyor. Dünya seyahati gerçekleştirmesine rağmen arkadaşı yabancı olduğu için bu başarısı dikkate alınmayan Ayfer Er’i örnek gösteriyor.  Dünya üzerinde böyle bir olayın yaşanmadığını vurguluyor. Denizlere yönelik tutkusunda en büyük manevi gücünün yakınları olduğunu belirten Tokol, görüşlerini şöyle ifade ediyor : ‘’Ailem ve çevrem beni her zaman motive etti. Olumsuz bir yaklaşım asla hissetmedim. Kadın olarak uzun seyahatler yapmam onların gurur duymasını sağladı. Bağlandığım limanlarda, iskelelerde veya demir attığım koylarda da takdir ediliyorum. Diğer teknelerdeki kadınlar fotoğraflarımı çekiyor, çaylar, kahveler ikram ediliyor, güzel dostluklar kuruluyor.’’ Amatör denizciliğe yönelmek isteyen kadınlara ‘Bir an bile düşünmeden hayallerinizin peşine düşün’ diyorum.

Mavilikler onu kendine çekiyor…

Maviliklerin cesur kadınları

Slovak eşiyle birlikte Avusturalya’da yaşayan Gözde Okyay,  optimist, 420 ve lazer sınıflarında Fenerbahçe Spor Kulubü’nün lisanslı sporcusu olarak yarışıp birçok madalya kazanmış başarılı bir sporcu. Yaşamında denizin vazgeçilmez olmasıyla birlikte yeni ufuklara yelken açan Okyay, 2018 yılında arkadaşlarıyla birlikte katamaran ( iki gövdeli) kiralayıp Avusturalya’nın kuzeyindeki Whitsundays Adaları’nı gezdi. Bunu izleyen seyirleri Akdeniz’in güzel adası Korfu’da gerçekleşti. Ardından eşi Sebastian’la doğru zamanın geldiğine karar vererek ilk teknelerini aldılar. Şu dönemde Kovit-19 nedeniyle sıkı önlemler uygulanan  Avusturalya’nın Pittwater Bölgesi’nde bağlı olan tekneleri onların adeta gizli cenneti. Gözde kaptanın hedefi eşiyle birlikte etaplar halinde ülkenin kuzeyine doğru ilerlemek. Teknede kadın olmanın avantaj teşkil ettiğini belirten deneyimli yelkencinin ‘’Birkaç şeyi aynı anda düşünüp planlayabilmek ve detaylara dikkat etmek tekne hayatında sahip olunması gereken önemli becerilerden. Kadınların çok yetenekli olduğunu düşünüyorum. Ancak her alanda olduğu gibi denizcilikte de kadınlara karşı ayrımcılık yapılabiliyor. Sayımız  çoğaldıkça bunun  azalacağına inanıyorum. Kimsenin şevkimizi kırmasına izin vermememiz gerekir. Benim için İstanbullu bir kadın denizci olmak her zaman gurur verici. Teknede yaşam elbette sanıldığı kadar kolay değil. Kesinlikle çok iyi planlama yapmanız gerekiyor. Ayrıca sürprizlerle dolu bir yaşam. Kendinizi hiç beklemediğiniz bir anda tehlike içinde bulabiliyorsunuz. Buna hazırlıklı olmak lazım. Bazen attığınız demire veya rüzgara güvenmeyip bütün gece uykusuz kalıp nöbet tutmanız, bazen buz gibi suyla duş almaya hazırlıklı olmak gerekiyor’’ vurgusu önemli.

Akademisyenlikten kaptanlığa

Maviliklerin cesur kadınları

Prof. Dr. Burcu Bostanoğlu, kendisini emekli öğretim üyesi olarak tanımlasa bile aslında usta bir kaptan. Maviliklerle  16-17 yaşlarında ABD’de tanışan Bostanoğlu, ilk okyanus geçişini 2012 yılında Ahmet N. Davran ile gerçekleştirdi. Lakin, deniz sevdasının yüreğine düşmesi aslında çok daha eski yıllara dayanıyor.  Yirmili yaşlarında onu cezbeden Ege Denizi’nin mavilikleri ve Halikarnas Balıkçısı’nın eserleri, bir anlamda rehberi oldu. Aradan geçen yıllarda kendisini daha da geliştiren ve denizin değişkenliğine hazır hale getiren Burcu Bostanoğlu, bilinçli adımlarının faydalarını 2012-2017 yıllarında Kanada Vancouver’dan başlayan uzun seyirde gördü. Vancouver Adası’ndan başlayan Pasifik Okyanusu seyrinde San Francisco üzerinden Pasifik’in kuzeybatı rotasını izleyerek Havai , Marshall, Mikronezya, Karolin Adaları, Palau, Filipinler, Borneo’yu dümen suyunda bıraktı. Uluslararası İlişkiler alanında yüzlerce öğrenci yetiştiren hocaların hocası, bulduğu her fırsatta denize koşuyor. Peki, bunca yılın deneyimi ile denizde kadın olmayı nasıl tanımlıyor ?  Dirençli olan kadınların değişim ve dönüşüme daha yatkın, ani ortaya çıkan sorunları aşma ve onları yönetme konusunda daha becerikli olduklarını, bunların da denizde avantaj teşkil ettiğini belirten Bostanoğlu ‘’Doğası gereği deniz kadına, kadın denize benzer’’ diyor. Ülkemizde kadın denizcilerimizin yaşadığı zorlukların aslında hayatın her alanında görülenlerden farklı olmadığına dikkat çekerek ‘’Kadını erkeğin bir türevi olarak ikinci plana atmaya çalışan veya hiç varsaymayan, adını bile geçirmeyen veya kadını teknede aynen evde olduğu gibi ‘annecil’ role sıkıştıran köhnemiş bir düşünce maalesef var. Ancak sayıları hızla artan kadın denizcilerimizin bu alanda da önlerine çıkan duvarları dalga dalga yıkacaklarına eminim. Ayfer Er, Türkan Yöney gibi öncü denizci kadınlarımızın isimlerini de amatör denizciler listemizin başına koyarak tarihimizi doğru düzgün yazmak bizim görevimiz. Mütevaziliğin denizde de insana çok şey kazandırdığını gördüm. Herşeyden ekonomi yapabilme yeteneği teknede çok önemli. Havadan, sudan, ekmekten, keyiften, sevinçten, hüzünden, hırstan, öfkeden… Bizim gibi amatör denizcilerin topluma katkısı ancak; denizi ve denizciliği tanıtıp, sevdirmek, ülkemize kültürel bir toplumsal servet olarak kazandırmak şeklinde olabilir’’ diyor.  

İlk günün coşkusu unutulmuyor

Maviliklerin cesur kadınları

Zuhal Atasoy,  denizcilik dünyamızın saygın ismi Osman Atasoy’la birlikte 1992-1997 yılları arasında dünya seyahati gerçekleştiren usta bir denizci. Dünya denizlerini aştığı Uzaklar’ın dümenine geçtiği ilk günü her zaman coşkuyla anımsıyor. Onu maviliklere yönlendiren neden, orada yaşama arzusu, uzak denizlere gitme ve dünya seyahati yapmaktı. Nitekim bu hedefine ulaştı. Seferihisar Sığacık’tan yola çıkarak klasik batı rotasında dünyayı dolaşan Atasoy, Akdeniz, Cebelitarık, Kanarya Adaları, Atlas Okyanusu, Panama Kanalı, Pasifik Okyanusu, Hint Okyanusu, Kızıldeniz, Süveyş Kanalı ve Akdeniz rotasını izleyerek yaklaşık 40 bin mil yol yaptı. Otuza yakın ülkenin sahilinde demir attı. Denizde kadın olmayı ‘’İradeli, temkinli, tedbirli, disiplinli olma, çok yönlü düşünme, hayatı destek olmadan idame ettirme ve biraz da detaycılık kadınların doğasında var olan meziyetler. Bunlar deniz yaşamında önemli ve bu konularda kadınlar daha avantajlı’’ sözleriyle tanımlayan Zuhal Atasoy, uzun seyirleri boyunca ailesinin desteğini her zaman yanında bulan şanslı kişilerden.  Deniz, bir başkasının etkisinde kalınarak girişilecek bir heves değil diyen deneyimli isim, görüşlerini şu sözlerle ifade ediyor: ‘’Gerçekten içten duygularla deniz sevdası hissediliyorsa, yaşam şekli tereddüt etmeden denizde bulunmaya uygun olarak düzenlenebilir. Bu, doğal olarak bazı şeylerden vazgeçmeyi gerektirecektir. Ancak istediğini gerçekleştirmeye cesaret etmenin ve denizlerde yaşamanın hazzı, denize öncelik verip bazı şeylerden vazgeçmeye değer diye düşünüyorum. Gönülden isteyerek denizde bulunuluyorsa dışarıdan bakıldığında zor görünenler kişiye öyle gelmeyecektir. Buna mukabil, denizde yaşanabilecek en büyük zorluk , nahoş durumlarla burun buruna gelmek. Ancak teknenizi deniz koşullarına göre hazır ederseniz, denizde ve doğada yaşamanın gerektirdiği emniyet kurallarına harfiyen uyarsanız ve elden geldiğince zengin bilgi donanımına sahip olursanız tatsızlık yaşama riskini azalır. İş yaşamının veya diğer şartlarının deniz tutkusunu yaşamaya engel oluşturmaması için hayatın ona göre düzenlenmesi gerekir.’’

Yaş değil kararlılık önemli

Maviliklerin cesur kadınları

Yelken açmaya 35 yaşında başlayan Gülin Bozkurt, kadın denizcilerin her zorluğun üstesinden geldiklerini ispatlayan başarılı bir örnek. Bugüne kadar Atlantik Okyanusu’nu 6 kez geçmiş usta bir amatör denizci aynı zamanda.  2009’da yelken eğitmeni olarak ilk profesyonel seyrini gerçekleştirerek öğrencileriyle Marmaris-Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Beyrut rotasında yelken açtı. Yaşadıklarını kaleme aldığı ‘Aşmam Gereken Okyanuslar Var’ başlıklı kitabına geçmiş yazılarımda değinmiştim. O nedenle altını kısaca çizmek ve yeri gelmişken okurlarımıza yeniden tavsiye etmek istiyorum. Orada Tzigane ile Marmaris-Kuzey Afrika-Atlantik Okyanusu-Karayipler ve ardından tekrar Atlantik-Akdeniz ve Marmaris rotasında yaşadığı tecrübeler son derece yalın anlatılıyor. Denizlerde kadın kaptan olmayı ‘Kimisi kadın diye yol hakkını nazikçe verir, kimileri önyargı ile acemidir der, temkinli yaklaşır. Ancak tecrübenle karşındakini şaşırtmayı başarırsan alkışın en kocamanını alırsın’ sözüyle özetleyen Gülin Bozkurt, denizde kadın olmayı şöyle anlatıyor : ‘’Karşılaştığım kimi önyargı dışında her zaman kadın olmanın avantajını yaşadım teknede. Kadın olarak yaşadığımı mekanlara kendi parmak izimizi bırakabilmek bizlerin iyi bildiği bir şey. Kadının varlığı teknelerde kurulan deniz yaşamında zarafeti, muhabbeti, lezzeti getirir’’ diyerek anlatıyor.

Bitirirken…

Denizlerin cesur kadınlarıyla  iletişim kurmama katkı sağlayan Nezih Kılınçkını kaptana yürekten teşekkür ediyorum. Hayatınıza maviliklerde devam etmek istiyorsanız yolunuz açık olsun. Durmayın, karadan bakıp, deniz kokusunu içinize çekmek yerine yüreğinizde saklı tuttuğunuz mavi düşler atlasını çıkarın. Belki de tam zamanıdır.

Esen kalın...

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

Bir WordPress.com Sitesidir.

Yukarı ↑

%d blogcu bunu beğendi: