Kibele’nin bereketli denizleri…

https://www.milliyet.com.tr/tatil/arkeoloji/kibelenin-bereketli-denizleri-6795494

(06.08.2022)

Hakan Atis

Dünya tarihinin zümrüt gözlü sultanı Anadolu’da, hayatın ve bereketin sembolü Kibele’nin tüm ihtişamıyla aydınlattığı denizlerimizin zenginliği dillere destandır. Orada tarihin sonsuzluğunda unutulan nice eser, gün ışığıyla buluşmak için ana tanrıçanın beşiğindeki soylu bir prens gibi sırasını bekler.

Güneşin kavurduğu topraklarda, Şanlıurfa’nın kuzeydoğusunda yer alan Örencik Köyü yakınlarında devam eden kazılar, bilinen tarihin sıfırlandığını ve ezberlerin bozulduğunu tüm dünyaya duyurdu. Göbeklitepe, hayranlık uyandıran mimarisiyle 2018 yılında UNESCO’nun Dünya Mirası listesine girdi. 1995 yılında başlayan kazılar sonucu Neolitik Çağ’a ait bir yığın bilgi adeta tarihin çöp sepetine atıldı. Sırlarla dolu yaklaşık 12 bin yıllık görkemli geçmişin sadece kara ile sınırlı olduğunu düşünmemek gerekiyor. Çünkü üç tarafı denizlerle çevrili cennet ülkemiz, sualtı arkeolojisi alanında da son derece önemli bir yere sahip. Örneğin, Gelidonya Batığı, 1954 yılında Antalya Körfezi’nin batısında bulunduğunda M.Ö 13 yüzyıla uzanan müthiş bir tarihi buluş gerçekleştirildi. Yanılmıyorsam sualtı tarihinin hafıza taşı olarak kabul edilen Uluburun’dan 200 yıl öncesine gidilmiş oldu. Günümüzde Marmara’da Geç Roma ve Bizans Dönemi’ne ait keşfedilmeyi bekleyen kim bilir neler var ? Merak ediyorum. Zira, İstanbul, Giresun, Sinop, Muğla, Antalya, İzmir, Mersin, Aydın gibi denizle bütünleşen kentlerimiz başta olmak üzere Hopa’dan İskenderun’a kadar maviliklerde yatan arkeolojik eserler ülkemizi her daim gözde kılıyor.

Sözün özü

Örneğin, sadece İstanbul’da devam eden Yenikapı Kazıları’nda bulunan eserler bile sahip olduğumuz müthiş zenginliğe dikkat çekmek için yeterli. Demem o ki, kadim Türk yurdu Anadolu, sadece toprakları ile değil Karadeniz’den Akdeniz’e uzanan bereketli denizleriyle de açık hava müzesi gibi. Rahmet ve saygıyla andığım Güngör Dilmen’in efsunlu kalemiyle hayat verdiği ‘Ben Anadolu’ adlı eserinde atıfta bulunduğu gibi sahip olduğumuz topraklar ve doğal olarak denizlerimiz, dünya kültür mirası için muazzam bir değer oluşturuyor. İşte bu nedenle sualtı arkeolojisi alanında başarılı çalışmalara imza atan önemli bir kuruma sahibiz. Türkiye Sualtı Arkeolojisi Vakfı, 1999’dan günümüze uzanan süreçte ülkemizin sesini dünyaya duyurmaya devam ediyor. Katkı sağlayanları kutluyorum.

Önemli çalışmalar…

Vakıf Başkanı Oğuz Aydemir’le geçtiğimiz günlerde uzun uzun sohbet ettim. Sualtı arkeolojisi ve denizcilik tarihi konusunda onlarca eserin gelecek kuşaklara aktarılmasında maddi ve manevi katkısı olan,  ay yıldız yürekli, sözünü sakınmayan bir aydınla konuşmak ufuk açıcı oldu. Peki, neyi amaçlıyorlar ? Oğuz Aydemir, şunları vurguluyor: ‘’Gayemiz,  Türkiye ve denizlerimizdeki arkeolojik zenginlikleri dünya kamuoyu ve bilimsel kurumlara anlatmak. Bu meyanda yurt içi ve dışı yayınlar, konferanslar, paneller, seminerler, açık oturumlar, sempozyumlar, kurslar, fuarlar, şenlikler, sergiler, festivaller, toplu inceleme gezileri gibi sanatsal etkinlikler ve toplantılar düzenlemek. Ayrıca, T.C. Kültür Bakanlığı’nın izin ve denetimi altında yapılacak olan araştırma, kazı ve sergileme faaliyetlerinde bulunan yurt içi ve yurt dışı bilimsel kuruluşlara, müzelere, üniversitelere destek sağlamak ve sağlanmasına yardımcı olmak. Bakanlığın onayı ve denetimi altında karasularımızda bilimsel yöntemlerle günümüzün teknolojik olanakları ölçüsünde sualtı araştırmaları ve kazıları yapmak.’’

Yol haritaları bunlarla sınırlı değil.  Oğuz Aydemir, sözlerini şöyle sürdürüyor: ‘’ Sualtı arkeolojik eserlerimizi tespit etmek, mevkilerini gerekli mercilere bildirerek korunmaya alınmalarını sağlamak. Hali hazırda bu konuda faaliyet gösteren müze ve kuruluşlar ile işbirliği yapmak ve bunlara destek sağlamak. Bu tip müzelerin ve kültürel faaliyetlerin çoğalmasını sağlamak, yeni girişimlere fırsat verecek önlemleri almak. Bu meyanda denizlerimizde görülen ve hızla yayılmakta olan sualtı kirliliğini önleyici tedbirler almak, alınmasını sağlamak ve bu konuda diğer kuruluşlar ile işbirliği sağlamak. Vakıf amaç ve çalışma konularındaki eğitim ve öğretim kurumlarını geliştirmek ve bu amaçla öğrenciler yetiştirmek için burslar vermek. ’’ Bugüne kadar neler yaptıklarını öğrenmek istiyorsanız www.tinaturk.org sitesini incelemenizi öneririm. Kısaca özetlemem gerekirse, onlarca eserin gelecek kuşaklara aktarılması, her biri diğerinden kıymetli nice kitabın kamuoyuna sunulması, görkemli sergiler, etkili konferanslar vs. Yolları açık olsun. Esen kalın.

Türkiye Sualtı Arkeolojisi Vakfı Kurucu Üyeleri…

Ayhan Sicimoğlu, Mustafa V. Koç, Oğuz Aydemir, Engin Bayraktaroğlu, Jonathan Beard, Yasemin Pirinçcioğlu, Kaya Ersu, Erıca Beard, Cem ve Ümit Boyner, Cem Duna, Caroline Nicole Koç, Ömer Koç, Nurettin Hasman, Kenan Yılmaz, Sabit Akça, Halil Aktay, Serdar Angın, Mehmet Ali Babaoğlu, Mahmut Berkman, Osman Çarmıklı, Sezgin Gökmen, Esat Edin, Rıfat Edin, Aslı Ersu, Mehmet Garan, Galip Gürel,Seyit Karagözoğlu, Hilmi Kayhan, Tahsin Saltık, Cem Kozlu, Emre Kurttepeli, Vuslat Sabancı, Ceri Susar, Emre Temelli, Bülent Verdi, Mine Verdi, Sedat Akdemir, Murat Ağırnaslı, Chrıstına Giraud, Salim Koyuncuoğlu, Erol Makzume ve Ali Yavuz Koraltan.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

Bir WordPress.com Sitesidir.

Yukarı ↑

%d blogcu bunu beğendi: