Amazon Kraliçesi’nin antik kenti…

https://www.milliyet.com.tr/tatil/arkeoloji/amazon-kralicesinin-kenti-hierapolis-6873182

(23.12.2022)

Hakan Atis

Tarih ve doğa bazı topraklara cömert davranır. O efsunlu coğrafyalarda birbirinden farklı ve heyecanlı serüvenlere sürüklenirsiniz. Hayal gücünüz canlanır. Bir yanınız tarihin görkemi içinde kaybolurken diğer yanınız tabiatın eşsiz güzelliklerini yaşar. Amazonların Kraliçesi Hiera’dan adını alan Hierapolis’te olduğu gibi hayatın farklı renklerini keşfedersiniz.

Kimi söylencelerde Telephos’un sürgünler, savaşlar ve mutlak iktidar yolundaki kaderi anne karnındayken çizilmiştir. Bu rüzgar öylesine kuvvetlidir ki tüm çaresizliğine karşın onu Bergama Krallığı’na taşımıştır. Antik çağların gizemleriyle kutsanan Hierapolis ise adını kralın yaşamında derin izler bırakan Hiera’dan almıştır. Amazon kraliçesi olan dişi kartal, yaşamının en güçlü yıllarını Bergama Kralı’nın eşi olarak tac ve taht arasındaki büyülü zirvede geçirmiştir.

Mısır için Kleopatra ne ise Batı Anadolu için Hiera öyledir. O hem korkusuz savaşçı hem de zamana yenilmeyen zümrüt gözlü bilge bir sultandır. Veya siz onu nasıl hayal ediyorsanız öyledir. Anadolu’nun havasıyla, suyuyla ve ticari dinamizmi ile ünlü yeşil siyah kentine ne zaman yolum düşse Pamukkale levhasını görür görmez Telephos ve Hiera’yı selamlarım. Coğrafya denildiği zaman ilk akla gelen isimlerden olan Strabon’a göre ‘Frigya’ kenti olduğu ileri sürülen Hierapolis, demir çağına ulaşan bulgulara ev sahipliği yaptığı için tarihin belirli dönemleriyle sınırlandırılmaması gereken arkeolojik bir cennettir.

Mitolojik öykülerle toplum belleğinin şekillendirilmeye çalışıldığı çağlarda Helen, sonrasında ise Roma ve Bizans kültürlerinin ana kucağı olduğu savunulan sessiz taşların gizemli kenti, şaşkınlıkla hayranlık arasında gidip gelen tüm duyguları kendine has duruşuyla kucaklar. Amazon kraliçesinin görkemli kenti, Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü UNESCO’nun ‘Dünya Mirası’ ilan ettiği mimari coğrafyasında özenle sarıp sarmaladığı tiyatrosundan nekropollerine, antik havuzlardan Apollon Tapınağı’na kadar her karışıyla asırlara nasıl meydan okuduğunu gösterir.  İlk görüşünüzde Hierapolis’i kendinize mesafeli sanabilirsiniz. Bu sizi yanıltmasın. Onu keşfedin ve size adeta kalpten ‘günaydın’ diyen sıcacık sesine kulak verin. Çabuk sıkılacaksanız yoluna hiç sapmayın. Çünkü anlamanız ve çözmeniz gereken suskunluğu binlerce yıllıktır. Derinlerde saklı bu asalet onu cumhuriyet döneminde de gözde kılmış, araştırmacılara esin kaynağı olan antik kentlerimiz arasında farklı bir yere sahip olmuştur.

Binlerce yıllık geçmişine bakıldığında özellikle belirli evrelerde keskin dönüşler yaşadığı bilinmektedir. Örneğin, Helen izleri Neron döneminde yaşanan depremler ve tarihsel süreçte egemen olan siyasi, askeri ve mimari akım gereği yerini önce Roma sonra Bizans ekolüne bırakmıştır.  Antik kent, MS 4 yy’dan itibaren Hristiyan dünyasında da önemli yere sahip olmuştur. 12 yy’dan sonra Anadolu Selçukluları’nın kanatları altına giren Hierapolis, Agora, Kuzey ve Güney Bizans Kapıları, Gymnasium, Roma Hamamı ve diğer bölümleriyle çekici bir duraktır. Orada unutulmaz saatler geçirebilirsiniz. Dahası o yılların perde arkasını hayal edebilirsiniz.  Bu son derece doğal. Çünkü, binlerce yıl öncesinin sırrına ermek için taşların sesini dinlemek, şifrelerini çözmek gerekir. Bu heyecanı gün boyu farklı keyiflerle sürdürmek isterseniz rotanızı Pamukkale Arkeoloji Müzesi’ne de çevirebilirsiniz. Merak duygunuzu, içinizde saklı keşfetme ve öğrenme tutkularınızı özgür bırakın. Hayatı sorgulayacağınız keyifli saatler geçireceksiniz. Notaları kullanıp zalim ve kudretli Apollon ile yarışmaya kalkan, bunun bedelini derisi yüzülerek ödeyen Marsiyas’tan antik çağların görkemini yansıtan nadide eserlere uzanan antik şölen yaşayacaksınız. Gladyatör dövüşlerini yansıtan kabartmaları, Helenistik, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait altın, gümüş ve bronz parçaları ilgiyle inceleyeceksiniz.

Şimdi tekrar ilk durağımıza dönelim… Bana göre antik kentler şairlerle özdeşleştirilse Hierapolis, Cemal Süreyya olurdu. Güneşin efsunlu doğduğu bu bölgeye ne zaman yolum düşse aklıma ustanın ‘Uzaktan seviyorum’ dizeleri gelir. Mırıldanıp yoluma devam ederim. Gökyüzüne el açıp şairin üstüne yüreğimden yıldızlar yağdırırım. Bilirim ki dikkatli bakanlar orada kendilerinden mutlaka bir parça bulur. Bu nedenle Hierapolis’i görmezden gelmek mümkün değildir. Denizli’nin 18 km kuzeyinde bulunan antik kent hakkındaki arkeolojik araştırmalar 1678 yılına uzanıyor. İ.Ö 3 binlerde Bergama Kralı XI. Eumenes tarafından Bergama’nın kurucusu Telephos’un eşi Hiera’nın adı verilerek kurulan antik kent, yıl boyunca ziyaretçilerini tüm içtenliğiyle selamlıyor.

Çeşitli kaynaklarda traverten plato üzerinde kurulduğu vurgulanan şehirde gladyatörler ve Aziz Philip için inşa edilmiş mezarlar, cehennem kapısı, sekizgen hamam, tiyatro, sütunlu cadde konuklarını binlerce yıl öncesine götürüyor. Orada hayatın akışına ‘Dur’ demezseniz, yaşadıklarınızın sizi çok daha derinlere, anlamlı ve keyifli hatıralara götüreceğinden emin olabilirsiniz. Kutsal havuz ile tiyatro arasında bulunan Apollon Tapınağı’nı gördüğünüzde bunu daha iyi anlayacaksınız. Mermer merdivenleri, podyumu ve birkaç sütunu kalan yapı zamanın yıkıcı etkisine karşı yine de oldukça göz alıcı. Bu gezi sırasında yen böreği, katmer, yoğurtlu köfte başta olmak üzere birbirinden lezzetli yemeklerin renklendireceği keyifli bir sofrada yorgunluk atmak isterseniz rotanızı Denizli’ye de çevirin. Leblebisi, basmaları, hoş sohbet insanlarıyla sizi kendisine hayran bırakacaktır.

Hepinize sağlık ve mutluluk dolu güzel bir yıl diliyorum. 2023’te her şey gönlünüzce olsun. Esen kalın.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

Bir WordPress.com Sitesidir.

Yukarı ↑

%d blogcu bunu beğendi: